Dinozor Nesline Son Veren Silen Asteroit Felaketi, Nasıl Gerçekleşti?
March 2019 (0) Iptv 11/21/2024
Araştırmacıların hazırladığı bir modelde 66 milyon yıl önce dinozorların ölmesine, yeryüzünün bir cehennem haline gelmesine neden olan asteroitin çarpması ve sonrası görülüyor.
66 milyon yıl önce bir akşam, eğer Kuzey Amerika'da bir yerlerde olsaydınız gökyüzünde parıldayan yıldızların yanında size doğru gelen ve giderek büyüyen bir cismi fark edebilirdiniz. 75,000 km/s hızla yaklaşan bu asteroit, altı saat sonra dünyaya çarpacak ve büyük bir yıkıma yol açacaktı. Etrafınızdaki hava bir anda ısınacak, ve patlamayla süpersonik bir şok dalgası atmosfere yayılacaktı. ve o günden sonra Kretase dönemi bitecek, Paleojen dönemi başlayacaktı.
Birkaç gün önce Los Alamos National Laboratory'den araştırmacılar Q-Machine denilen dünyanın en güçlü bilgisayarını kullanarak 66 milyon yıl önceki bu olayı modellemeye çalıştılar. Modelde, en az 6 mil genişliğinde bir asteroit dünyaya çarpıyor ve 18 mil derinliğinde bir krater oluşturuyor. Atmosfere 25 trilyon metrik tonda parça dağılıyor. Çarpmanın şiddeti bir milyon Hiroshima bombasından bile daha fazla. Çarpışma şiddeti ile yayılan parçaların sıcaklığı güneşin yüzeyinden bile daha fazla ve geçtikleri her yeri yakıp geçiyorlar.
Atmosfere yayılan parçalar ise güneş sisteminde bir yerlerde milyonlarca yıldır dolanıyorlar. Parçaların gezegen ya da uydular gibi daha büyük kütlelerce çekilmiş olabileceği tahmin ediliyor. 2013'te Astrobiology dergisinde yayınlanan bir çalışmada yayılan parçaların bazıları Saturn'ün uydusu Titan'da, Jüpiter'in uydusu Europa ve Callisto'da bulunuyor olabilir. Bu parçalar dünyadan koptukları için gittikleri yerlere yaşam bile götürmüş olabilirler (Jüpiter'in üç uydusunda yaşama uygun habitat olabileceğine inanılıyor).
Çarpmadan sonra Dünya zehirli bir hale geliyor. Asteroit çarpınca, yeryüzündeki kireç taşlarının buharlaşmasına neden oluyor ve atmosfere bir trilyon ton karbon dioksit, on milyar ton metan, ve bir milyon ton karbon monoksit salınıyor. Bu üç gaz birlikte atmosferde sera dediğimiz etkiyi oluşturuyor. Çarpışma ile susuz kayalar da buharlaşıyor ve on trilyon ton sülfür açığa çıkıyor. Sülfür su ile birleşerek asit oluşturuyor ve bu da asit yağmurları şeklinde yer yüzünde kalan son bitkilerin ve topraktaki besinlerin büyük bir kısmını yok ediyor.
Sonuç olarak modelde eğer dünyaya yine bir asteroit çarparsa nasıl bir etkisinin olabileceği açık bir şekilde görülüyor. Sonrasında ortaya çıkan 'dünya' portresi gerçekten ürkütücü.
Dünyamızın yarısını ve koca bir dinozor neslini yok eden meteor dünyamıza bundan 65 milyon yıl önce düştü. Meteor, Meksika’nın Yucatan olarak adlandırılan bölgesine çarptı. Bu çarpışmada rol alan astreoidin çapı 12 metre olmasına rağmen tahminlere göre ağırlığı ise milyarlarca tondu. Meteorun çarpma anındaki hızı saniyede 20 kilometreydi. (Dikkatinizi çekeriz, saatte değil, saniye'de 20km!) Tabii bu ağırlık ve bu inanılmaz yüksek seviyedeki hız da haliyle neler olacağının sinyalini zaten veriyor.
O meşhur çarpma o kadar şiddetli bir şekilde meydana gelmiş ki, araştırmalara göre 180 km genişliğinde ve 20 km derinliğinde bir krater oluşmuş. Yani görüp görebileceğiniz en büyük darbe sonucunda devasa bir çukur açıldığını net bir biçimde söyleyebiliriz. Üstelik bu çarpışma, yer kabuğunda büyük kaymalara sebebiyet vermiş. Yani büyük bir deprem etkisi de söz konusu. Ancak, işin bir diğer tarafında bu büyük çarpışma o kadar büyük bir enerji ortaya çıkmış ki, bu enerjinin Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasından tam 1 milyar kat daha büyük olduğu tahmin ediliyor.
Çarpma sonrasında açığa çıkan bu devasa enerji daha ilk saniyesinde kilometrelerce genişliğindeki çevresinde bulunan tüm canlıları anında yok ederken, aynı zamanda etraftaki tüm kıtaları su altında bırakacak, tüm dünyası kasıp kavuran büyük tsunamiler meydana geldiği tahmin ediliyor. Üstelik çarpmanın büyüklüğünden kaynaklı zehirli gaz bulutları da dünyanın üzerinini bir sera gibi kaplayarak bitkileri güneş ışığından mahrum bıraktılar. Bu hem kısa süre içerisinde kavurucu sıcaklıkların oluşması anlamına gelirken hem de o dönemin bitkilerinin fotosentez ve güneş ışığı ihtiyaçlarını engelleyerek yok olmasına sebep oldu.